21 Mart 2012 Çarşamba


ARCTİC’te  Neler  Yok :5



Akarsu (sıvı halde su)  yok, bol buz ,buzdağı var.

Orman-Ağaç-Çiçek-Bitki yeşil hiç birşey yok.

Apartman-Bina-Ev Yok , Eskimoların küçük tek katlı 50 – 60 Metrekarelik tahtadan yapılmış kulübeleri var.

Karayolu , demiryolu , deniz yolu yok.Herhangi bir nirengi noktası ( ağaç-bina vs.) yok

Elektrik hatları-hava alanları,televizton kanalları-telefon hatları-santralları yok.Pervaneli uçaklar köyün yakınındaki düzlüğe iniyor.

Yalnız Reselout Bay’de uçak pisti var.Air Canada iniyor.Bu pist yedi senede yapılabilmiş.

Arcticteki hiçbir Eskimo köycüğünde Mezarlık yok.

Kanalizasyon sistemi yok.

Su tesisatları – doğalgaz hatları yok

Genellikle güneyde yenilen gıdaların hiçbiri bilhassa sebze ve meyve çok zor bulunuyor, çok pahalı.



Arctic:



Arctic ; Soğuğu bol insanı az 66.23 parelelinin kuzeyindeki bir bölgedir.

Yıllık Soğuk ortalaması eksi  43 derece santrigrattır.7 500 000 Km2 yakın olan bu arazi genellikle düzdür( Türkiyenin on katı). Arcticte  dağ tepe pek görülmez. 
Burada  500 veya 600 bin Eskimo yaşar.
Arcticte karanlık gündüzler ; aydınlık geceler vardır.Kasımın ortalarında
ufukta güneş kaybolmaya başlar. Bir daha Mayıs başına kadar güneşi
göremezsiniz .Haziranın ortalarından itibaren de  güneş bir türlü batmaz.
Akşamın geç saatlerinde ufuk çizgisi üzerinde dolaşır saat 02 -03 arası tekrar yükselmeye başlar.Yaz döneminde dışarıda lambasız gece yarısı gazete kitap okuyabilirsiniz. Buna Midnight Sun derler.

Arcticte ;göğe doğru 45 derece doğrultusunda gökyüzünde  dünyanın az  
yerinde akşam karanlığından sonra  kısmen görünen   (Bazen Norveç ve
İsveç kuzeyinde görülür) inanılmaz güzellikte  bir ışık perdesi görürsünüz .
Northern Light denen bu ışığın ;tül perde gibi sallanan ışık olayının nasıl oluştuğu veya kaynağının ne olduğu henüz bilinememekte. Bazı ilim adamları  frekans titreşimi diyor , bazıları soğuğun havadaki nemi kristalize etmesi diyor, buzul yansıması diyenler de var.

Kanada’nın kuzeyi olan Arctic’teki yabani hayvanlar da ne Avrupa’nın ne de Rusya’nın kuzeylerinde yoktur. Bilhassa kürkleriyle meşhur olan bu yabani hayvanların bazıları  eksi kırk elli derecede yaşamaya alışmış , elli altmış santimlik karla örtülü yerlerin altından besin arar bulur ve hayatlarını devam ettirmiş olurlar.Çoğu et oburdur. Bu yabani hayvanlar içersinde yalnız ; Moos – Elk – Karibu gibi geyik türleri ile Bizonlar ve Muskoklar ot yerler.

6 Mart 2012 Salı

Yaşamda Parçalar 3


Kanada macerasını bitirip Türkiye’ye dönerken tekrar çalışıp üçüncü dönem iş hayatımın olup olmayacağını bilmiyordum. Belki de tembelce dolaşır emekliliğin tadını çıkartırım diye düşünmeye başladım.
Emekliliğin bana göre  olmadığını iki ayda anladım. Bir Cuma akşamı Ericsson’dan bir yetkilinin telefonuyla Ericsson bağlantım kuruldu 18 Şubat 1991.  Ericsson Kablolu Tv. Projesinin bir elemanı oldum.

Ericsson’da bütün kadronun,  üzerime bir fanus gibi örttüğü sevgi – saygı ve muhabbet örtüsü beni çok mutlu etti. Neşe ve güler yüzle on altı ay kablolu Tv ekibiyle birlikte çalıştım.
İRAN’da alınan Fiber Optik projesi için  Tahran’a gittim. Orda Ericsson’un yetkili temsilcisiydim aynı zamanda  projenin de sorumlusuydum. Bir buçuk yıllık  Tv. Çalışmasından sonra İran Fiber Optik projesi başlangıçta bana  sıkıcı ve yorucu geldi.
Yeni ofis, yeni elemanlar, molla ruhuyla uğraşma ve hepsinden önemlisi Tahran’da İstanbul ortamından çok farklı çalışma,  zorlayıcı oldu. Ama o sıkıntılı havayı da neşeli ortama çevirebildim.
Stokholm’da yaşadığım enteresan bir olay; Fiber Optic Projesinde yetkili üç İranlı’yı gezdirmek için gittiğimde Diplomat Otel lobisinde çantamın çalınması beni epey üzdü. İki pasaportum,  epey bir para ve daha birçok kıymetli şeyler çantayla gitti. Eskidenberi yaparım bütün kıymetli evrakımın fotokopisini evde bulundururum. Derhal  İstanbul’a kızıma  telefon ettim, ilgili evrakları Stocholm’a faksladı. Pasaportları üç günde çıkarttım.
İsveç’ten Mersin’e gönderilen Fiber Kablo makaraları yolda hasar görmüş. Resmi hasar raporu için Genel Müdür, Tahran’dan gelip Lojistik direktörle olmamı istedi. Ericsson Lojistik direktörüyle Mersine gidip gereğini yaptık. Adana’dan ayrılırken hava alanı yolunda geçirdiğimiz trafik kazasında Tanrı bizi yüzde yüz korudu. O hurdahaş olmuş arabadan iki insanın yarasız beresiz sağ çıkması mucizeydi.
İran projesinin İsveç’te ve İran’da çok tatlı anıları da vardı. Kızlarım başlarını örtmek istemedikleri için Tahrana hiç gelmedi. Eşim de Tahran’da ancak bir ay kaldı. 1993 sonunda Tahran’dan döndüm. Kablolu Tv. nin bazı elemanları ve  İrlanda’dan gelen onsekiz teknik elemanla  GSM projesine başladık.
Türkiye’nin en büyük; dünyanın her yerinde tanınan Turkcell mobil ağını bu ekip kurdu. Başlangıçta problemler çoktu .  Üst yönetimin kuvvetli desteği ve saha ekibinin canla başla çalışması sonunda sıkıntılar giderildi. GSM projesi uzun ömürlü dev bir projeydi ,  başlangıcı belli sonu belirsiz olan aktif bir proje.  GSM projesiyle Türkiye’yi tanıdım. Ellinin üzerinde ili yüze yakın ilçeyi gördüm. Kara yollarında binlerce kilometre yaptım.
Şantiyedeki yorgunluğu bir yıllık merkez göreviyle geçirdim. Merkez ofiste Genel Müdür ve direktörlerle   çalışmanın ayrı bir deneyim ve zevkini tattım. Genel müdür ve onun Muavininin destek ve yardımlarını  gördüm. O günlerin samimi ve verimli çalışmaları birçok dostu kazanmama neden oldu .
1998 in sonlarına doğru Ericsson taşeronları yüklü işler almaya başladı. Yönetimin önerisi ve kendi isteğimizle bazılarımız taşeronluğa soyunduk. Hayatımda ilk defa kendi şirketimi kurdum. Turkcell networkuna çok hizmetler verdim, çok ta başarılı oldum.

Bir ara şirkette 12 mühendis ve 30  teknisiyen oldu. 2001 ve 2002 krizleri Turkcell’deki işleri iyice durdurdu.Mevcut elliye yakın elemanı işten ayırmaya  gönlüm razı olmadı. İster istemez dış pazarda iş aradık.Şirketimiz İran Ericsson ile dört aylık eğitim kontratı imzaladı. İki mühendis iki teknisyenle Tahran’da İran Telekom Mobil elemanlarına GSM eğitimleri verdik. Daha sonra üst üste İran Telekomdan üç defa ihale kazandık. Yüzlerce Baz istasyonları içeren kontratlar değişik sebeplerle birbiri ardına  iptal oldu. Kayıbımız büyük oldu. Bütün kazandıklarımızı sildi süpürdü.                       

2003 sonbaharında İran’ı terkettim. Aynı yıl Repeater cihazı satışları üzerine çalışan AVS şirketi danışmanlığım için birlikte çalışmayı teklif etti.  Repetear konusunda AVC şirketine;Türkiye–Suriye-Azarbeycan-Rusya,Ukrayna’da danışmanlık hizmetleri verdim. Ukrayna’da bir yıla yakın AVS adına  Country Managerliği yaptım. Nisan 2007de AVS ayrıldım.  

Yazdıklarım,  yazmak istediklerimin çok azı. Şimdilik elimden geldiği kadarıyla  aktarmaya çalıştım. .
Bu sayfalara gerçek olmayan hiçbir şeyi katmadım. Yazdıklarım yüzde doksansekiz doğrudur. Yüzde iki de bilmeden yapılan yanlışlar olabilir.
Olayları küçültmedim,  büyültmedim de. Gerçek hayatın  küçük özünü verdim. Kısmet olursa büyüğünü de  birgün yazarım.  Hepinize sağlık,  huzur ve tatlı olaylar ve seyahatler dolu  yaşamlar diliyorum.
Hoşça Kalın,

5 Mart 2012 Pazartesi


YAŞAMDAN PARÇALAR 2

Kanada’daki çalışma dönemim yorucu, renkli ve profesyonel oldu.

Disiplinli - verimli ve taze bilgilerle dolu o çalışmalar bana ömür boyu kullanacağım deneyimler kazandırdı. Devletten hiç işsizlik parası almadan yirmi üç yıl Kanada’da  çalıştım.Gündüzleri çalışıp gece üniversitede kurslar aldım. Bu dönem çalışma hayatımın en verimli ve en zor dönemlerinden biri oldu. Verilen  projeleri de  başarıyla bitirdim.Dış ülkelerdeki proje mühendisliği görevlerimle dünyayı dolaştım.

Kanada’da daha doğrusu Montreal’de tadı hala damağımda kalan inanılmaz dostluk arkadaşlık,kardeşlik havası içersinde yıllarımızı geçirdik. İlk günlerde tanıştığım saygı değer Cemil Bey’in hiç unutamadığım önerileri, Rahmetli havacı Cengiz abimizin St Anne de Bellevue’deki evini üç aylığına ücretsiz bana tahsis etmesi ilk yardımların  başlangıçları oldu.                                                      

İş hayatımın başlangıç yıllarında ve şirket dışı birlikte çalıştığım projelerde (Quebec-Nikaragua-Bangladesh–Afrika Projelerinde) desteğini gördüğüm hep yanımda olan genç yaşta kaybettiğim rahmetli arkadaşım Necdet Çiçeği ve onun sevgili eşi Yüksel Çiçeği anmadan geçemem , onları asla unutamam.Tanrının Rahmeti onlarla olsun.

Kanada’da RCA LTD.ve SPAR Aerospace şirketlerindeki görevlerimde; dört kıtada yirmi dört memlekette değişik iletişim projelerinde çalıştım. Kutuptan Büyük Sahraya,  Orta Amerika’dan Asya ortalarına ; dilleri dinleri ve renkleri farklı insanlarla değişik bitki örtüleriyle kaplanan bölgelerde hizmet verdim. İnanılması zor deneyim ve bilgiler edindim, düşünce zenginliği kazandım. Farklı İnsanlar, kültürler, İklimler ve bitki örtüleri gördüm. Değişik dünyalarda uzun dolaşma yıllarım beni birçok şeyin kolleksiyoncusu haline getirdi.                                                     

Dünyanın on dokuz değişik dili – Ayrı ırktan insanları (sarı- siyah- beyaz) , Soğuk - sıcak iklimleri - Kültürlü kültürsüz toplumları ve kabileleriyle birlikte çalışmak zorunda kaldım.

Çalışma ortamlarındaki bu çeşitlilik,  Irk - Dil -Din kültür zenginliği beni çok yoğurdu. Kemale erdim diyemem ama ham da kalmadım,  epey piştim.

Tanrının; çok insana vermediği bu lütuf ve şansla yuvarlak dünyanın  orijinal yüzlerini gördüm, zevkini çıkarttım. Hint Okyanusunda Bengal Körfezinde  Florida Sahilinde,Nikaragua ormanlarında  tayfunlar gördüm.  Bengal Ormanında (Chitagon – Bengladeş) fille dolaştım. Katmandu (Nepal) de Everest üzerinde uçakla tur yaptım. Gris-Fiord’da (Kanada’nın en kuzeyinde) 83cü paralel de Eskimoyla hasbıhal ettim. Ortası yarılmış lekesiz kristal buzdağının üzerinde oturup resim çektirdim,  Buz Dağının suyla birleştiği yerdeki dünyanın en güzel Turkuaz rengini  seyrettim. Mafsallarımın gıcırdadığı eksi elli derecede istasyon kurdum.

İşim icabı seyehatlerde kullandığım küçük pervaneli uçaklarla  kutup steplerinde Beyaz ayı – Vulvorin – Kutup Kurdu ve Bizon kovaladım. Silver Fox’a (gümüş tilki) tuzak kurdum. Arctic Char balığı,  Karibu pirzolası, Arctic Kekliği  etleri yedim. Bir Eskimo inlet girişinde iri dana büyüklüğündeki Arctik Kurttan canımı zor kurtardım.

Clyt River’da ( Buffon İsland ) yanımda çalışan Eskimolara yaptırdığım        İGULO ( kardan yapılma bir veya üç kişilik  kubbe biçiminde ) bir kar evinde   bir gündüzümü geçirdim.                                        

1981/ 1982 Yılbaşı gecesini geçirdiğim Agadeş te (Kuzey Nijer) büyük sahra çölünün güney kıyılarında artı elli yedi derecede hafif esen rüzgarın kum tepelerini nasıl yer değiştirdiğini  izledim. Agadeş yakınında üçyüz metrelik tepeler de (tepelere L’air de Niger diyorlar) geçirdiğim gecede artı otuz derecede battaniyeye sarınıp titreyerek sabahı buldum. Dünyanın en sıcak ikinci şehri KİTA’da (Mali) altı metrelik Piton yılanının dört yerlinin sırtında nasıl taşındığını seyrettim. O şehirde gece gündüz 50 derece santigrat olan sıcaklıkta istasyon kurdum.                                         

DAHOMEY’in kuzeyinde  DANTOTA’da 800 yıllık  kesilmiş BAOBAP ağacının  yerdeki kütüğüne   oturup (ağaç kesilmiş,  yaşını kesik platformdaki dairelerden hesaplıyorlar) Osmanlının kuruluşundan bugüne geçen zaman süresinin olaylarını düşündüm. Bu kadar uzun tarihi olaylara şahitlik yapan bu gövdenin önünden saygıyla ayrıldım defalarca arkama bakarak.

DAHOMEY( Paraku) da biber ağacına yaslanırken (ağacın gövdesinin kalınlığı 80 – 90 cm. yüksekliği de beş altı metre) çocukluğumdaki bahçemizin biber fidelerini hatırladım. Parakuda “ Rutier “ otelindeki koca yüzme havuzunu kovayla boşaltan insanı saatlerce sabır ve merakla izledim  (havuzun drenaj deliğini unutmuşlar )Yine PARAKUda Parakuana Club’da Afrikanın en güzel tam tam müziğiyle  kara derili kız ve erkeklerle dans ettim. .

Dahomey National park NATİTENGO da (özel arabayla) aslan ve kaplanların yanında dolaşıp Zürafayla boy ölçüştüm. NİGER - BOLOLADİ de kurak mevsimde Baobap ağacı gövdesindeki su deposundan kovayla su çeken Afrikalı zenciyi merakla  izledim. DAHOMEY (YAVE) de Pamuk ağacından mısır koçanı gibi pamuk koçanları koparırken Adana’da iki büklüm pamuk toplayan  insanımızı hatırladım.

NİKARAGUA da Masaya yakınında SENT HOSE de ağzı açık (dünyada iki tane, biri Japonya’da) aktif yanardağın göbeğinde kaynayan kıpkırmızı lavaya attığım taşın havada eridiğine hayretle baktım.Yanardağın 80-100 metrelik açık ağzı kenarında kükürt koklarken Bursa’nın Kükürtlü hamamlarını hatırladım. NİKARAGUA El Horno’da Salvador sınırında  El Norte ormanlarının Ökse illetinden dolayı nasıl mahvolduğun gördüm.

Kanada’da  ARCTİK projesi sondan bir evvelki  projemdi .Ondan önce kuzeybatı Ontario  göller bölgesinde 14  indian ( Kızılderili ) köyüne  uydu haberleşme istasyonları kurdum. Bu iki projede   (Arctic ve Ontario İndian projeleri ) o güne kadar dünyayı dolaşmamdan aldığım bilgi ve kültürün on mislini aldım.Çok  zor şartlarda çalışılmasına rağmen  bir tek ben projeleri bitirebildim.Benden evvel bu  Projeye alınan  üç mühendis de arctict soğuğundan  korkmuşlar veya soğuğu sevmemişler.Ben doğu arcticte  otuzdört Eskimo köycüğü  istasyonunu bitirdim.                        


Arctic’te , yalnızlığı ,  güneşsiz kara gündüzleri    karanlıksız aydınlık   geceleri  ve  bunlardan önemlisi  eskimoyu öğrendim. Arctikte ; Soğukla hiçkimsenin tanışmadığı gibi tanıştım , eksi ellibeş dereceyi gördüm.( 10 Knot Rüzgarlı havada )

Kutbun en güzel yabani hayvanlarını ;Beyaz Ayıyı Gümüş tilkiyi  , Ak kekliği ,  Bizon ve Deniz Fillerini Kutup Kurdunu ,Kırmızı Tilkiyi gördüm.Dünyanın en zengin evet en zengin tabiat örtüsü ve yabani hayvanlarının olduğu bölgede  otuzdört istasyon yapmanın gururunu duydum.Bu yazılanlar yaşanmış hatıraların  binde biridir. Geride daha nice anılar var Bütün bu anıların büyük bir kısmının resimlerini amatör fotoğrafçı gibi çektim. Gezilerime ait binlerce diapozitifli arşivim var ( 3000 Resim ).

4 Mart 2012 Pazar



YAŞAMDAN PARÇALAR 1

Herkese Merhaba,

Çocukluğum ve ilk okul yıllarım Orta Anadolu’da küçük bir kasabada geçti. Evimiz , bahçemiz, bağımız, tarlamız vardı. Babam öğretmen annem becerikli bir ev hanımıydı. Ailem o günün şartlarına göre kültürlü sayılırdı. İkinci dünya harbinin tam ortasında büyüdük. Ekmek karneylendi. Annem fındık - nohut kavurarak kahve yapardı babama. Çayda çok zaman tatlandırıcı olarak çekirdeksiz üzüm yerdik.


Yazlar bağda bahçede anneme yardım etmekle geçirirdim.Bahçede sebzeleri sulamak , bağda meyve toplamak biricik zevkimdi. Oyuna pek vakit kalmazdı,günlerim yorgunlukla biter yatağa zor düşerdim.O nedenle de okulu çok özlerdim.


İlk Okula başlamam çok hoş oldu.Teyzemlerin evinde sevgili Adviye ve Ziynet ablalarım (büyük amcamın kızları) oturuyordu. Adviye ablam Necmi Muammer İlk Okulunda öğretmendi. 1935 yılı okul dönemi başlayınca beni elimden tutup okula götürdü. O yıl kendisi birinci sınıf öğretmenliği yapacakmış. Ben altı yaşımda Adviye Öğretmen’le kayıtsız ilkokula devam ettim. Bir süre sonra başarılı bir talebe gibi dersi dinlediğimi ve öğrenmeyi sevdiğimi görünce yıl sonuna kadar sınıfta oturtarak ilk yılıdoldurttu. Ertesi sene direk ikinci sınıfa kaydedildim. Ablam bana bir yıl kazandırdı. Bana beyaz badem şekeri bisküvi verirdi. Hep birlikte bizim bahçede oturur dut yerdik.

 



Orta Okul kasabanın ortasındaki tepenin üzerindeydi. (Tokat’ın ZİLE kazası)Birgün okuldaki etütde ders çalışırken ovada kara dumanını tüttüre tüttüre gelen trreni gördüm, on iki yaşındaydım ve o anda “ BENDE BİRGÜN TRENE BİNERMİYİM ACABA” diye söylendim , henüz şehirden beş kilometre uzaklıktaki istasyona gitmemiştim. Bu sözü ömrümce unutmadım, Bu söz nerden geldiğimi bana hep hatırlattı. Yaşamım süresi içersinde , Uzay araçları hariç Uçak gemisi ve Denizaltı da dahil bütün araçlara bindim bazılarını kullandım.


Orta Okulu bitirdim . Annemin ölümünün ikinci haftasında Konya’da Kuleli Askeri Lisesi imtihanlarına gittim kazanıp Kuleli Askeri lisesi birinci sınıfına kaydoldum (1945). Okulumuz 1947 yazında İstanbul’a taşındı.İstanbul’da Çengelköy’de canım boğazı seyrede seyrede 1949 yılında mezun oldum.


Kara Harbokulunu 1951 Ağustos’unda Hava Asteğmeni olarak bitirdim. Sonra Eskişehir’de uçuş okuluna gittim. Bir yıl uçuş eğitimi sonrası pilot teğmen olarak Eskişehir’de Hava Kuvvetleri Birinci Hava Üssü 111 Filoya tayin edildim.


Sonraki yıllarda ; Nato 6’cı ATAF ,Kayseri İkmal Merkezi Elektronik Atelyeler şefliği , Erkilet Ulaştırma gurubu ve son olarak 3’cü Ana Jet Eğitim Üssünde görevler yaptım.


Eskişehir’de, Birinci Hava Üssü 111 Filoda uçuşlara başladığımızda Türk Hava Kuvvetleri aktif görev yapan (nakliye uçakları hariç ) filolarını Jet motorlu uçaklara dönüştürdü. Jet motorlu uçaklara geçişten dolayı birçok devre arkadaşım şehit oldu.


Genç yaşta hüzünlü olaylar yaşadık.Daha yirmi üç yaşında ; on yıl aynıokulda okuduğum beraber sıraları paylaştığım birlikte eğitime çıktığım; on iki ayın on ayında aynıyatakhanede yattığım aynı yemekhanede yemek yediğim arkadaşları,kardeş kadar yakınlarımı kaybetmek inanılmaz acılar yaşattıbizlere.


Üç yıl 6.cı ATAF Nato’da, ( İzmir Şirinyer ) üç ay Napoli Airsouth karargahında, onsekiz ay Amerika ( Mississipi ) Keeslar Airborn Elektronik Okulunda, üç ay Belçika’da Bell Telefonda dört ay Stokholm’da Ericsson eğitim merkezinde altı hafta İngiltere’de (Manchester yakınında ) GSM eğitimleri gördüm.


Camiasına 1945 kırkbeşTemmuz’unda girdiğim Silahlı Kuvvetlerden , 1970 Kasım’ında beş yıllık binbaşıyken kızlarımı dışarıda okutma gayesiyle istifa ederek ayrıldım. Hava Kuvvetlerindeki görevimden ayrılışımdan onbeş gün sonra da Kanada’ya uçtum.

1 Mart 2012 Perşembe


Merhabalar






Uzun çalışma yaşamımın ( 58 yıl ), Türkiye’de geçen nostaljik

süresinin hatıralarını , içersine Atlantik ötesinin enteresan

serpintilerini de katarak yeniden hatırlamak , bu hatıraları sizlerle

paylaşmak istedim. Yazılarımıvakti olanlara yazdım, vakti olanlar,

ilgilenenler okusun istedim. Okuyanların da bana birkaç satır yazmalarını ,

yorumlarını iletmelerini bekliyorum.

Kanada’dan sonra on yedi yıllık Türkiye çalışma yaşamımda her olayı

ve kahramanlarını hatırlamaya çalıştım . O tatlı yılların kıymetini hep

bileceğim. Yaşamımdan çok ama pek çok ders aldım, herkesi sevmeye

kavgasız döğüşsüz yaşamaya çalıştım. Kimseyi kırmamaya gayret ettim.

Sevgi – saygı ve doğruluk duygularına değer verdiğim için bugün herkesin

yüzüne gülerek bakabiliyorum. Onlar da bana gülerek yaklaşıyorlar.

Daima hep çok olanın peşinde koştum ama aza kanaat etmesini de bildim.

İranlıbüyük şair ve filozof SADİ’ nin şu dörtlüğünü hep hatırladım :



AYAKKABIM YOK DİYE HERGÜN AĞLIYORDUM

TA Kİ AYAĞI OLMAYAN ADAMI GÖRENE KADAR.



Tanrıdan ; hepinize bütün sevdiklerinizle sağlık , huzur

ve neşe dolu bir yaşam vermesini dilerim..



Haydi hoşça kalın.